14 Şubat 2011 Pazartesi

Yeni bir sayfa...

Yıllar önce taaa ortaokul çağlarında ,gözyaşlarımın dağıttığı mürekkep lekeleri ile dolu , günlüğümün anısına ithafen bu satırları en son teknolojiyi kullanarak.. İki parmak klavye ile yazıyorum. Öhhö öhhö.. Diyaframdan alacağım derin nefes ile yaratıcılığımı ortaya çıkarma çabasındayım şu an.. Ne yazsam ? Yazdıklarım acaba beğenilir mi ? kaygısı ile dolu bir zihnin ürettiği kelimeler kafamın içinde dolaşıyor.. Beklenen cümle geldi... Hayatımın bir devri kapanıyor. Yeni hayatına hoşgeldin E.N.A....

Hayattaki ani dönemeçler beni yıllarca korkuttu hatta titretirken, kaçınılmaz değişimlere teslim olduğum bir hayatı yaşıyorum.. Koocaman demirden bir kapı ile gıcırdayarak kapanıyor hayatımın bir dönemi. Kendime bir tüyom. Açılan yeni kapı çok mutluluk getirecek.. Arkasından ikinci tüyo Yalaaaan!... Mutluluk ve sıkıntı gelecek... Sen seç birini ... Off ya çelişkilerim, akıl oyunlarım hala bırakmamış beni.. Ben yepyeni ben değilim ki yeni hayatım benim izlerimi taşımasın.. Her neyse umut varsa herşey var demektir.. Son 2 yılım gözümün önünde film şeridi gibi aktı geçti.. Hellaleşmelerim boşuna değildi, çoğu insan da o demir kapı ardında kaldı..Yüreğimde ağırlığını hissettikçe attığım her duygu ile dökülen insancıklar layığıyla kapı ardında kaldı. Ben acımasız değilim ama geçmişi sırtımda taşıyacak kadar da güçlü değilim şu an .. Açılan yeni kapıdan uzattığım karmaşık düşüncelerle dolu kafacığım ilginç görüntülere tanık oldu.. Beynim gıdıklanıyor. Xanax nedir de bilmiyorum son 10 yıldır. Yoksa yeni hayatımda bu tadı mı alacağım... Oooooo harika. !! Perdeler açılsın...

9 Ekim 2010 Cumartesi

AN'ların bütünü....

En son 13 ay önce yazdığımı farkettiğimde, kendi kendime çok hayıflandım.Kendime doğru yaptığım yolculuğa ara vermişim bendeniz..Dönem dönem uyuduğumuz AN'lar olur ya da derslenmek adına yaşadığımız olaylar.. O dönemde ben ben değilim, ya da biz biz değiliz.. Tüm bunlar naçizane düşüncelerim, kendimi bilmeye başladığım dönemden beri DENEME türü yazılara daha ılımlı yaklaşmışımdır, ben de DENEME türünde yazmayı daha doğru buluyorum...Doğru - yanlış değil sadece Denenmişlikler..Herkes birşeyler yaşıyor, ders alıyor ya da ders almadan yoluna devam ediyor. Üzülüyor ya da seviniyoruz. Ancak öğrenmemiz gereken belki de hayatın sadece duygular ve duygu yansımaları üzerine kurulu olmadığı. Her yaşadığımızdan birşeyler çıkarmak zorunda değiliz. Ama yaşadığımız bazı olayların tesadüfi olmadığını da aklımızda bulunduralım derim..İyi- Kötü, Doğru- yanlış kime ve neye göre bunu sorguladığım bir dönemdeyim bu aralar, buzdağının ardındakileri sadace tahminle geçmiyor hayat er geç o buz eriğinde neyle karşılacağımızı olasılık hesaplamalarıyla da anlayamayız. O halde nötr kalmayı başarabilmek gerek diyorum. Ya da vardır bir sebep diyerek sükuneti korumak..Bundan sonraki sürecin neler yaşatacağını bilemem, sadece yeterli cesaretim olduğunu düşünüyorum hayatın tam ortasına girebilmek için..Mutluluk nedir diye sorgulamıyorum artık, mutluluğa sebep aramadan içimden gelen duyguyu alıp o AN' a yayabilmeyi istiyorum..Artık istemek de istemiyorum sadece hayatın ortasına mancınıkla atılmış psikolojisi ile şaşkın şaşkın ve korkarak, ellerimin arasından gördüğüm manzarayı yorumlama gayretiyle yorulmak da istemiyorum..En azından ne istemediğimi biliyorum asıl önemli olan da bu değil mi ? Şu an ANların bana kattıklarını daha net anladım. DENEYİMlerimin hayata geçirilme zamanı çoktan gelmiş de geçiyor. Ben geldim HAYAT....

5 Eylül 2009 Cumartesi

Bugün Benim Doğum Günüm...

Eskiden doğum günü pastası kesmek,mum üflemek, HAPPY BIRTHDAY TO YOU diye kutlama yapmaktı doğum gününün anlamı.Ya da alınan sürpriz hediyelerden ibaretti. Ben sadece bu gün değil son 8 aydır yaşadığım her an, okuduğum her satır, konuştuğum her kelimede yeniden doğdum. Anka kuşu gibi küllerinden kendini yeniden yaratma değil,varolduğunu keşfetmek, hep varolunana ulaşmak.. Okuduğum kitap ''Tanrı'nın Doğum Günü ''Ben bu kitabı doğum gününde kendisine verdim, hayatımın mihenk taşlarından biri kabul ettiğim bu kişiye iyi ki doğdun, iyi ki varsın diyeceğim o gün , sadece tek gün değil. Ben her gün yeniden doğuyorum, yeniden uyanıyorum. İçimdeki Tanrı her yeni günde yeniden doğuyor. Aynı sevinç, aynı heyecan ve hayata merhaba demenin coşkusu ile..Tanrısallaşmak... Bunu ancak bazı bilgiyi alan kişiler anlayabilir, Tanrısallaşıyoruz, güzelleşiyoruz, sevgi doluyoruz. Tanrı'nın Doğum Günü Kutlu olsun. İyi ki varız, iyi ki var olacağız. İyi ki varsın ABLA..Sen sadece 1gün değil, her gün yeniden doğuyor ve her gün daha çok arınıyor ve her gün daha da güzelleşiyorsun. Işığından aydınlanmak bana her zaman nasip olur ve ben de bir gün o ışığa sahip olurum inşallah. Sevgiyle kal..

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Merhaba ''cr''

Yorumun için teşekkürler. Senin de yazılarını okumak, paylaşmak isterim. Beni anlayabilen, benim gibi düşünendir. Eğer katkın olacak düşüncelerin var ise zenginleşmeye her zaman hazırım. Sadece sorunlar paylaşılmaz. Sevgi, dostluk,yaşanan küçücük umutlar.. paylaşıldıkça insanların yüreğine güzellik katar. Görüşmek dileği ile sevgiler..

9 Ağustos 2009 Pazar

Yine ,Yeni, Yeniden Ben...

Ellerim titriyor, duygularım titriyor... Bu ruh halinde bir şey üretemiyorum. İçim acımıyor,acıyı yok etmeyi hissedilme süresini en aza indirgemeyi başardım. Sadece ''AAAA öyle mi?'' ile geçiştirilen tepkilerimle bütünleştim. Artık insanlara bir şey anlatma ya da anlaşılma tedirginliğim de yok bu umarasızlık değil sadece farkındalık. Benim amacım birşeyler öğretmek, birilerinin kafasına zorla birşeyler sokmak değil. Sadece paylaşmak. Ot değilim ki dünyadan saman gideyim. İnsanlar tercihlerini yaşar.Erken evlenip çoluk çocuk sahibi olmadık, hayatımız diğerlerinden farklı diye hayıflanmayı dertlendmeyi yıllar önce terkettim. Herkesten farklı yaşam tarzım var, gerçekten birey olmak bu değil mi zaten ? Bizler benzer yaşam biçimlerini biçimseriz, farklı olanı yadırgarız. Bazen apacık bir şekilde fikrimi paylaştığımda karşımdaki insanların kendilerini savunmaya geçtiğini hissediyorum. Biz hala farklılığı kabullenemiyoruz. Ya da hayata 3 boyutlu bakmayı öğrenemiyoruz. Ben kitabımı yazacağım, bu benim tek amacım, belki o şekilde daha fazla paylaşım yaratırım, sadece cesaretim eksikti..Ama hayatta olabilmek , ayakta kalabilmek cesaret ister, herkes kadar cesurum, neden yapamayayım? Değişim aşamasında içim çok acıyor, kendi yorumumu katmadan bir olayı, fikri , olguyu hayatıma alamıyorum.Önce kendimi kabullenmem, kendimle barışmam. KENDİMİZLE BARIŞMAMIZ gerekiyor. Bu aralar özellikle çok insanla sohbet ediyorum,çok güzel şeyler alıyorum, çok güzel düşünceler paylaşıyorum, elbette olumsuz baktığım taraflar var.Ancak artık olayların güzel tarafını görebilmeyi öğrendim. Kızgınlığım, öfkem, kibirim baskı altında değil, bırakıyorum su yüzüne çıkıyor. Ben de gülüyorum kendime , alay ediyorum kendimle...Bu hafta da bunlarla uğraştım, kızgınlık yaşamadan sadece gülebilmeyi başarmak veeee ne yazacağımı çok daha iyi biliyorum..İnsanları anlatacağım, bizi. Aynalaşma yaşatacağım.. Sevgiler..

28 Temmuz 2009 Salı

Bilinçaltının Temel Yönergeleri..

- Anıları kaydetmekle sorumludur.
2- Duyguların alanıdır.
3- Tüm anıları organize eder.
4- Çözülmemiş negatif duygular içeren anıları bastırmaya devam eder.
5- Bastırılmış olanları “mantıksallaştırmak” için sunar.
6- Bastırılmış duyguları, koruma amacıyla bastırmaya devam edebilir.
7- Vücudu yönetir.
8- Vücudu korur.
9- Yüksek miktarda sahip olduğu ahlaki varlık olmaya devam eder.
10- Hizmetkarlık yapar, açık ve net emirlere uyar.
11- Her türlü algıyı kontrol eder ve elde tutar.
12- Enerjiyi üretir, saklar, dağıtır ve iletir.
13- İçgüdüleri barındırır ve huylar üretir.
14- Uzun dönem projeler için tekrara ihtiyaç duyar.
15- Hep daha fazlasını aramaya programlanmıştır.
16- Tam olarak bütünleşmiş bir birim olduğunda (içimizde tarafların olmaması, bölünme olmaması) en iyi şekilde işlev gösterir.
17- Semboliktir.
18- Herşeyi kişisel olarak algılar.
19- En az çaba ilkesi üzerine çalışır. En az çaba : en az direnç, deneyimleri kullanma, ilişki kurmak.
20- Olumsuz olanı işleme sokmaz.

Kuantum a kısa bir giriş...

Yaşamdaki temel amacımız nedir?”… sorusunun en mantıklı cevabı sanırım “Mutlu olmak” olmalıdır. İstisnasız tüm insanların yaşlısı genci, yoksulu zengini ne kadar farklı yaşam tarzlarına sahip olursak olalım ne kadar farklı çevrelerde yaşarsak yaşayalım temelde ihtiyaçlarımız aynıdır. Ancak günlük yaşam içinde hepimizin sıkıntıya girdiği oldukça mutsuz olduğu adeta aşılması imkansız bazı sorunları vardır. Bu sorunlar dış etkenlere bağlı olabileceği gibi büyük bir oranda aslında kendi düşünce sistemimizin ortaya çıkardığı sorunlardır. Bu nedenle gerçekte insanoğlu sorunları aşmaya çalışırken en büyük mücadeleyi yine kendisine karşı vermektedir. Karşılaştığımız sorunlar ne denli büyük ya da aşılmaz olursa olsun aslında düşünce sistemimizin ortaya çıkardığı ve dolayısıyla da yine beynimizin çözebileceği sorunlardır. Burada esas olan insanın düşünce sistemini değiştirmesi ya da sorunu çözebilecek şekilde soruna adapte etmesidir. İşte Kuantum Zihinsel Programlama insanın bu düşünce sistemini değiştirmesi üzerine kuruludur.

Aslında insan beyninin ürünü olan düşünce ve eylemler yine o kişinin geçmişte yaşadığı olaylar ve deneyimler tarafından belirlenmektedir. Kişilik dediğimiz kavram tüm bunların bileşkesidir. Örneğin iğne battığında acı hissini ya da çok sevdiğimiz bir tatlıyı yediğimiz zaman mutluluk hissini kaydederiz. Bütün bunlar aslında yaşadığımız olaylara beynimizin getirdiği yorumla ilişkilidir ve bu yorum da beynimize yine geçmişte yaşanan olaylar esnasında öğretilmiştir.
Gelin şimdi, sokaktan eve toprak getirip salondaki yemek masasının üzerine yığan ve bir kova suyla çamurdan kurabiye yapan iki küçük çocuğa bir göz atalım.

Anneleri salona girip de manzarayı görünce deliye döner. Bağırıp çağırmaya başlar; ne kadar yaramaz, ne kadar kötü çocuklar olduklarını söyler ve popolarına vurarak onları bir güzel pataklar. Bu, ham deneyimdir.

Çocuklardan biri, kendisinin kötü olduğu fikrine odaklanır; annesini bir şekilde üzdüğü konusuna takılır ve yaptığı şeyin ne kadar yanlış olduğunu fark edemeyecek kadar aptal bir çocuk olduğunu düşünür. Bu, olacakların önceden kestirilemeyeceğine ve kendisinin de bu dünyayla baş edemeyecek kadar beceriksiz biri olduğuna dair erken dönem deneyimidir.

Diğer çocuksa, annesinin kirden, pislikten hoşlanmadığı fikrine odaklanmayı seçer; şayet annesinin hoşlanmadığı bir şey yapacak olursa poposuna şamarı yiyeceğini ve çamurdan kurabiye yapabileceği başka yerler bulması gerektiğini düşünür. Bu, olacakların önceden kestirilemeyeceğine ama kendisinin bu dünyayla baş edebilecek kadar becerikli biri olduğuna dair erken dönem deneyimidir.

Aynı ham deneyim, iki farklı filtreden geçerek birbirine taban tabana zıt iki farklı yol göstericiye dönüşmüştür. Yaşama dair edinmiş olduğunuz pek çok büyük kararı aslında çocukluğunuzda vermişsinizdir ve bu kararlar yetişkinliğiniz boyunca size rehberlik eder; ta ki siz onları değiştirinceye dek.

Yaşadıklarınızın kaynağı sizsiniz çünkü düşüncelerinizi, hayallerinizi, duygularınızı ve eylemlerinizi biçimlendiren sizin yaşamla ilgili kararlarınızdır, seçimlerinizdir. Bütün bunlarsa, ilişkili olayları, koşulları, insanları size çeken ve sizi de onlara iten bir mıknatıs görevi görür.

Dünya, Siz Nasıl Görüyorsanız Öyledir

Neye inanıyorsanız onu yaşarsınız; tecrübe ettiğiniz şey inançlarınızın peşi sıra gelir. Sizi arzu ettiğiniz hayatı yaşamaktan alıkoyan her türlü inancınızı ya da görüşünüzü Kuantum Zihinsel Programlama ile değiştirme gücüne sahipsiniz. Çoğu kez başımızı derde sokan, görüşlerimizi gerçeklerle karıştırma eğilimimizdir.

Doğumumuzdan itibaren hayat deneyimlerimizin depolandığı bilinçaltında, bizi zihinsel, duygusal ve fiziksel boyutta etkileyen birçok program vardır. Bu programların ne olduğunun (bilinçli olarak) farkında olmayız. Ama hayatımızı otomatik olarak bu programlar doğrultusunda yaşarız. Bu programların bazıları bize zarar verir, sürekli aynı sorunları tekrar tekrar yaşamamıza neden olur, gerçek benliğimizin ortaya çıkmasını bloke eder, gücümüzü zayıflatır ve olabileceğimizin en iyi versiyonu olmamızı engeller.

Bu negatif programlar, olumsuz inançlar, korkular, fobiler, depresyon, karamsarlık, bağımlılıklar, fiziksel hastalıklar ya da ağrılar olarak kendisini ifade eder. Biz de genellikle bu sorunlarımızı artık kendimizin bir parçası olan zaaflar ya da zayıflık olarak kabul ederiz.
Birçoğumuz hayatımız boyunca bu zayıflıklarımızla mücadele ederiz. Bilgimizi artırarak, irademizi kullanarak, hatta fiziksel gücümüzle bu zayıflıkların, bağımlılıkların, hastalıkların üstesinden gelebileceğimize inanırız. Belki bir süre için, diyetimizi sürdürürüz, sigara içmeyiz, alkol içmeyi bırakırız, ama zaaflarımız bizi eninde sonunda yine ele geçirir.
Bize zarar veren ilişkileri bir süre için bitirebiliriz, ama sonunda ya o ilişkiye geri döneriz ya da benzer sorunları yeni partnerimizle yaşarız.

Aynı sorunları yeni işimizde, yeni eşimizde, yeni taşındığımız şehirde yeniden yaşarız.

Yapmamız gereken, bizi desteklemeyen programlarımızdan özgürleşmektir. Hayatın diğer alanlarında çok bilgili ve başarılı olsak bile , bu programlar içimizde var olduğu sürece, gerçek potansiyelimizi ortaya çıkarmayı engelleyecek, yaşam hazzımızı ve doyumumuzu azaltacaktır.

Düşüncenin oluşumu da bunun eyleme dönüşmesi de tamamen elektronik sinyaller aracılığı ile olmaktadır. Bu nedenle insan beyninde meydana gelen düşünceler ve bunların yönetilmesi, eyleme dönüşmesi konusu kuantum fiziği yasalarının yönetimi altındadır.
Kuantum Teorisinin Dayandığı Temel Prensipler

Gözlemleyen gözlemlediği şeyi etkiler.
Herşey, hologramdır.

1- Dalga Özelliği:
Bir elektron aynı anda birden çok yerde olabilir.
2- Dalganın Çökmesi :
Bir elektron biz onu parçacık olarak gözlemleyene kadar sıradan mekan zaman gerçekliğinde görünür olduğu söylenemez.
3- Kuantum Şıçrama :
Bir elektron burada olmayı aniden kesip aynı anda başka bir yerde belirebilir. Aradaki mekandan geçip gittiği söylenemez.
4- Uzaktan kuantum eylem :
Bir elektronun gözleme dayalı tezahürü aynı anda bağlantılı elektronlarla aradaki mesafe ne olursa olsun etkiler.