28 Temmuz 2009 Salı

Kuantum a kısa bir giriş...

Yaşamdaki temel amacımız nedir?”… sorusunun en mantıklı cevabı sanırım “Mutlu olmak” olmalıdır. İstisnasız tüm insanların yaşlısı genci, yoksulu zengini ne kadar farklı yaşam tarzlarına sahip olursak olalım ne kadar farklı çevrelerde yaşarsak yaşayalım temelde ihtiyaçlarımız aynıdır. Ancak günlük yaşam içinde hepimizin sıkıntıya girdiği oldukça mutsuz olduğu adeta aşılması imkansız bazı sorunları vardır. Bu sorunlar dış etkenlere bağlı olabileceği gibi büyük bir oranda aslında kendi düşünce sistemimizin ortaya çıkardığı sorunlardır. Bu nedenle gerçekte insanoğlu sorunları aşmaya çalışırken en büyük mücadeleyi yine kendisine karşı vermektedir. Karşılaştığımız sorunlar ne denli büyük ya da aşılmaz olursa olsun aslında düşünce sistemimizin ortaya çıkardığı ve dolayısıyla da yine beynimizin çözebileceği sorunlardır. Burada esas olan insanın düşünce sistemini değiştirmesi ya da sorunu çözebilecek şekilde soruna adapte etmesidir. İşte Kuantum Zihinsel Programlama insanın bu düşünce sistemini değiştirmesi üzerine kuruludur.

Aslında insan beyninin ürünü olan düşünce ve eylemler yine o kişinin geçmişte yaşadığı olaylar ve deneyimler tarafından belirlenmektedir. Kişilik dediğimiz kavram tüm bunların bileşkesidir. Örneğin iğne battığında acı hissini ya da çok sevdiğimiz bir tatlıyı yediğimiz zaman mutluluk hissini kaydederiz. Bütün bunlar aslında yaşadığımız olaylara beynimizin getirdiği yorumla ilişkilidir ve bu yorum da beynimize yine geçmişte yaşanan olaylar esnasında öğretilmiştir.
Gelin şimdi, sokaktan eve toprak getirip salondaki yemek masasının üzerine yığan ve bir kova suyla çamurdan kurabiye yapan iki küçük çocuğa bir göz atalım.

Anneleri salona girip de manzarayı görünce deliye döner. Bağırıp çağırmaya başlar; ne kadar yaramaz, ne kadar kötü çocuklar olduklarını söyler ve popolarına vurarak onları bir güzel pataklar. Bu, ham deneyimdir.

Çocuklardan biri, kendisinin kötü olduğu fikrine odaklanır; annesini bir şekilde üzdüğü konusuna takılır ve yaptığı şeyin ne kadar yanlış olduğunu fark edemeyecek kadar aptal bir çocuk olduğunu düşünür. Bu, olacakların önceden kestirilemeyeceğine ve kendisinin de bu dünyayla baş edemeyecek kadar beceriksiz biri olduğuna dair erken dönem deneyimidir.

Diğer çocuksa, annesinin kirden, pislikten hoşlanmadığı fikrine odaklanmayı seçer; şayet annesinin hoşlanmadığı bir şey yapacak olursa poposuna şamarı yiyeceğini ve çamurdan kurabiye yapabileceği başka yerler bulması gerektiğini düşünür. Bu, olacakların önceden kestirilemeyeceğine ama kendisinin bu dünyayla baş edebilecek kadar becerikli biri olduğuna dair erken dönem deneyimidir.

Aynı ham deneyim, iki farklı filtreden geçerek birbirine taban tabana zıt iki farklı yol göstericiye dönüşmüştür. Yaşama dair edinmiş olduğunuz pek çok büyük kararı aslında çocukluğunuzda vermişsinizdir ve bu kararlar yetişkinliğiniz boyunca size rehberlik eder; ta ki siz onları değiştirinceye dek.

Yaşadıklarınızın kaynağı sizsiniz çünkü düşüncelerinizi, hayallerinizi, duygularınızı ve eylemlerinizi biçimlendiren sizin yaşamla ilgili kararlarınızdır, seçimlerinizdir. Bütün bunlarsa, ilişkili olayları, koşulları, insanları size çeken ve sizi de onlara iten bir mıknatıs görevi görür.

Dünya, Siz Nasıl Görüyorsanız Öyledir

Neye inanıyorsanız onu yaşarsınız; tecrübe ettiğiniz şey inançlarınızın peşi sıra gelir. Sizi arzu ettiğiniz hayatı yaşamaktan alıkoyan her türlü inancınızı ya da görüşünüzü Kuantum Zihinsel Programlama ile değiştirme gücüne sahipsiniz. Çoğu kez başımızı derde sokan, görüşlerimizi gerçeklerle karıştırma eğilimimizdir.

Doğumumuzdan itibaren hayat deneyimlerimizin depolandığı bilinçaltında, bizi zihinsel, duygusal ve fiziksel boyutta etkileyen birçok program vardır. Bu programların ne olduğunun (bilinçli olarak) farkında olmayız. Ama hayatımızı otomatik olarak bu programlar doğrultusunda yaşarız. Bu programların bazıları bize zarar verir, sürekli aynı sorunları tekrar tekrar yaşamamıza neden olur, gerçek benliğimizin ortaya çıkmasını bloke eder, gücümüzü zayıflatır ve olabileceğimizin en iyi versiyonu olmamızı engeller.

Bu negatif programlar, olumsuz inançlar, korkular, fobiler, depresyon, karamsarlık, bağımlılıklar, fiziksel hastalıklar ya da ağrılar olarak kendisini ifade eder. Biz de genellikle bu sorunlarımızı artık kendimizin bir parçası olan zaaflar ya da zayıflık olarak kabul ederiz.
Birçoğumuz hayatımız boyunca bu zayıflıklarımızla mücadele ederiz. Bilgimizi artırarak, irademizi kullanarak, hatta fiziksel gücümüzle bu zayıflıkların, bağımlılıkların, hastalıkların üstesinden gelebileceğimize inanırız. Belki bir süre için, diyetimizi sürdürürüz, sigara içmeyiz, alkol içmeyi bırakırız, ama zaaflarımız bizi eninde sonunda yine ele geçirir.
Bize zarar veren ilişkileri bir süre için bitirebiliriz, ama sonunda ya o ilişkiye geri döneriz ya da benzer sorunları yeni partnerimizle yaşarız.

Aynı sorunları yeni işimizde, yeni eşimizde, yeni taşındığımız şehirde yeniden yaşarız.

Yapmamız gereken, bizi desteklemeyen programlarımızdan özgürleşmektir. Hayatın diğer alanlarında çok bilgili ve başarılı olsak bile , bu programlar içimizde var olduğu sürece, gerçek potansiyelimizi ortaya çıkarmayı engelleyecek, yaşam hazzımızı ve doyumumuzu azaltacaktır.

Düşüncenin oluşumu da bunun eyleme dönüşmesi de tamamen elektronik sinyaller aracılığı ile olmaktadır. Bu nedenle insan beyninde meydana gelen düşünceler ve bunların yönetilmesi, eyleme dönüşmesi konusu kuantum fiziği yasalarının yönetimi altındadır.
Kuantum Teorisinin Dayandığı Temel Prensipler

Gözlemleyen gözlemlediği şeyi etkiler.
Herşey, hologramdır.

1- Dalga Özelliği:
Bir elektron aynı anda birden çok yerde olabilir.
2- Dalganın Çökmesi :
Bir elektron biz onu parçacık olarak gözlemleyene kadar sıradan mekan zaman gerçekliğinde görünür olduğu söylenemez.
3- Kuantum Şıçrama :
Bir elektron burada olmayı aniden kesip aynı anda başka bir yerde belirebilir. Aradaki mekandan geçip gittiği söylenemez.
4- Uzaktan kuantum eylem :
Bir elektronun gözleme dayalı tezahürü aynı anda bağlantılı elektronlarla aradaki mesafe ne olursa olsun etkiler.

Hiç yorum yok: